14 Mayıs 2025 Çarşamba

Karadeniz Arkeolojisi - Roma Mil Taşları

 


Karadeniz Arkeolojisi - Roma Mil Taşları

 

Yollara çok önem veren Romalılar, ana yolların belli noktalarına mil taşları koymuştur. Yolun yönünü ve merkeze uzaklığını gösteren bu taş, yuvarlak beyaz mermerden yapılmıştır. Bazı Roma mil taşlarının üzerinde dönemin Roma İmparatorunun ve yöneticilerinin (vali) isimleri yazılıdır.

Zamanla yollar ortadan kalksa bile, bulunan mil taşları Roma yollarının mevcudiyetini gösteren önemli buluntulardı. Yollar üzerinde uzaklıkları gösteren mil taşları yolların kenarına dikilir ve her biri bir millik mesafeye dikilmiş olurlardı.

 

Mil Taşları “Milliarium”

 

Augustus (MÖ. 27 - MS. 14) tarafından Forumun merkezine “Milliarium Aureum” adında yaldızlı bir mil taşı –sütun- yerleştirildi ve mil taşlarının başlangıç noktası olarak seçildi. Fransız şair ve filozof Alain de Lille’nin 1175’te söylediği meşhur söz, bu durumu ifade eder: “Mille viae ducunt hominem per secula Romam” (Tüm yollar Roma’ya çıkar). Lille’nin “Bin yol bir insanı sonsuza dek Roma'ya götürür” deyişi de yapılan işin mükemmelliğini ve yol ağı merkezinin Roma’da olduğunu gösterir.[1]

Böylece Romanın bütün mil taşlarının ölçüsü Milliarium Aureum’dan hesaplanacaktı. Bu sistemle yolcular Roma yolu üzerinde olduğunu bilecek ve iki nokta arasındaki standartlaştırılmış mesafe ve yönüne sahip olacaktı. Mil taşları yahut “Milliarium” denilen bu taşlar, kilometre taşı anlamına gelip yolların kenarlarına dikilirdi. Yol kenarına belirli aralıklarla dikilen bu taşlar, krallık döneminde kare şeklinde iken, cumhuriyet döneminde silindir şekline dönüşmüştü. [2]

Mil taşlarıyla ilgili kurallar, MÖ. 451-452’de çıkarılan 12 Levha Kanunları ile belirlenmiştir. Mil taşlarına ilişkin bazı kurallar şöyleydi:

1. Kilometre taşının atfedildiği kişinin unvanı, en yüksek unvan olan Senato’nun verdiği veya kişinin kendi askeri çabası ve becerisiyle kazandığı ödüllendirme (taltif) olan IMPERATOR’ dur.[3]

2. Kısaltmanın devamına unvanı kazanan veya verilen şahsın, varsa, aile, soy, silsile adı yazılır. Romalılar buna gentil nyme (name) derler (Anaerkil ya da ataerkil ailenin adı).

3. Gentlice ailenin adından sonra bu şahsın kazandığı başka bir ad ve unvan belirtilir.

4. İsim ve unvanlardan sonra sütunun kim tarafından veya ne için dikildiği belirtilir.[4]

5. Miliaria’yı diken, yazan kişinin adı ve görevi veya unvanı yazılır.

6. Miliaria’nın dikildiği yerle bir sonraki yerleşim yerinin adı ve uzaklığı belirtilir ve miliaria taşının en alt tarafına yazılırdı. (Kaynak için bkz. tarihçi Quintilian)

En ünlü mil taşı, yukarıda bahsettiğimiz gibi Milliarium Aureum idi.


 

Altın Mil Taşı "Milliarium Aureum"

 

Mermer veya yaldızlı bronzdan yapılmış, İmparator Augustus tarafından Antik Roma'nın merkezi Forumundaki Satürn Tapınağı yakınına dikilmiş bir anıttır. Tüm yolların bu anıttan başladığı düşünülüyordu ve Roma İmparatorluğu'ndaki tüm mesafeler ona göre ölçülüyordu. Üzerinde belki de imparatorluktaki tüm büyük şehirler ve onlara olan mesafeler listelenmişti ancak anıtın kesin konumu ve yazısı tarihçiler arasında tartışma konusu olmaya devam etti.

Mil taşlarının bir başka işlevi, yerleşimlerin birbirlerine olan mesafeleri yanında bölgenin topoğrafyası hakkında da çeşitli bilgiler içermesiydi. Bu bilgiler aracılığıyla askeri haritalar çizilebiliyor, kentlerin haritaları çıkarılıyordu.[5]

 

Anadolu’da Mil Taşları

 

Anadoluda mil taşları çokça mevcuttur. Bunun sebebi, hem bir ticaret merkezi olması hem de ağırlıklı olarak Augustus’la birlikte Roma da meydana gelen eyalet değişimleri ve buna bağlı olarak yol ağının batıdan ziyade doğuya doğru gelişmesi; aynı zamanda Romanın, Anadolu üzerinde hak iddia eden Partlar ve Sasaniler’le olan mücadelesini söyleyebiliriz.[6]

Bu mil taşlarının günümüz açısından bir diğer önemi ise: Bir şekilde kayıtlarda bulunamayan yerel yöneticilerin isimlerinin tespitidir. Amasya’da Severus Alexander döneminde yöneticilik yapan, Q. Faltonius Restitutianus mil taşlarından belirlenmiştir. [7]

Mil taşları, bölgede görev yapanların sürelerini; bölgenin ismini, geçitleri, ülke sınırlarını, eyalet sınırlarını ve Roma yol ağının belirlemesini kolaylaştırıyordu. Son zamanlarda keşfedilen bir takım mil taşlarının yardımı olmasa idi, Anti-Toros yollarının geri kalanlarını anlamak imkânsız olurdu.

Mil taşlarının çapı ortalama 50, 60 cm., kare ve silindir şeklinde ve toplamda 180 – 300 cm. toprak üstünde 150 cm. bırakılırdı. Gayet kolay seçilebilir şekilde yapılmışlardı.

Fatsa’da Bulunan Roma Mil Taşı. 
(Kaynak-Arkeolog Ali Rıza Nal)
 

Fatsa’da Bulunan Mil Taşı

 

Bölgemizde de Antik Roma izlerine Mil Taşları vasıtasıyla ulaşabilmekteyiz. Fatsa ilçesinde Roma İmparatorluğu döneminde, milattan sonra 239 yılı civarında dikilen bir mil taşı, bir caminin bahçesinde 56 yıldır oturak olarak kullanılmaktaydı. Önemli bir tarihi eser olduğu tespit edilen taş, cami bahçesinden kaldırılarak Ordu Müzesine götürüldü.



Kaynak: Haber Global 

Fatsa’da Bulunan Mil Taşı Haberleri-
Kaynak: Fatsa Kültür Md. Cevat Erbil ve Arkeolog Ali Rıza Nal

Fatsa'nın Bolaman Mahallesi'nde, 1968 yılında inşa edilen Laleli Merkez Camii'nin temel kazısı sırasında bir taş bulundu. O dönemki vatandaşlar, taşın üzerindeki yazıları görünce şüphelenerek gerekli araştırmaları başlattı. Ancak herhangi bir sonuç alamayan halk, taşın düzgün yapısını göz önünde bulundurarak onu cami bahçesine yerleştirip oturak olarak kullanmaya karar verdi.

1970'li yıllardan itibaren vatandaşlar, bu tarihi taşın üzerinde oturup dinlendi; cemaat ve misafirler burada yıllarca sohbet etti. Ancak, Fatsa Cahit Zarifoğlu Anadolu Lisesi'nde görevli edebiyat öğretmeni Aydın Bal, yıllar sonra taşın üzerindeki yazıları yeniden fark etti. Bunun üzerine Bal, Fatsa Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürü Cevat Erbil ile irtibata geçti. İlk incelemeler, Ordu Üniversitesi akademisyenlerinin de katılımıyla yapıldı ve Marmara Üniversitesi Tarih Bölümü'nden Prof. Dr. Hüseyin Sami Öztürk tarafından Latince metin çevrildi. Böylece eserin önemi anlaşıldı.

Ordu Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü Erken Hıristiyan ve Bizans Sanatları Anabilim Dalı'nda öğretim üyesi olan Doç. Dr. Seçkin Evcim, bulunan taşın önemli bir eser olduğunu ve Karadeniz Bölgesi'nde benzerlerine ulaşmanın zor olduğunu ifade etti. Evcim, "Taş, milattan sonra 239 yıllarına ait. Roma Dönemi'nde yolları gösteren ve aynı zamanda o yolu yaptıran veya onartan imparatoru onurlandıran mil taşları oldukça yaygındı. Anadolu'da bu konuda geniş çaplı çalışmalar yapılmıştır. Biz de önceki çalışmalara baktık ve bu taşın daha önce yayınlanmadığını belirledik" dedi.

Bu durum, bölgedeki tarihi eserlerin korunması ve tanıtılması açısından önemli bir örnek teşkil ediyor.[8]

14.05.2025, Ünye Kent

 

Kaynaklar:

 

Kakuturu, Jahnavi-Toker, Alper. 2022, “Do all roads lead to Rome?” European Journal of Cardio, West Virginia University Press, Morgantown, USA

French, David; 1985 ‘’Roma Yolları ve Mil Taşları’’, III. Araştırma Sonuçları Toplantısı, Ank.

Quintilianus, Marcus Fabius. (MS. 30-100); Aktaran: Gwynn, Aubrey (1926) Roman Education from Cicero to Quintilian. New York City Teachers College Press - s. 140

Ramsay, William. 1960 The Via Appia, Dictionary of Greek and Roman Antiquites, London,

Haber Global Web Haber Portalı


Dipnot:

[1] Kakuturu - Toker, 2022

[2] French, 1985; s. 145

[3] Genelde miliaria taşlarında unvan kısaca belirtilir; IMP ya da IMPER şeklinde yazılır. Latince imperator kelimesini ilk kullanan Augustus’tur. Askeri kumandan anlamına gelen bu unvan, rütbe ve mevkii olarak kralların üzerindedir ve bu tarih itibariyle çok büyük devletleri yönetenlere imparator denilecektir. 

[4] Bu amaç için belli fiiller kullanılır: “munivit: sabitleştirdi/yaptı; fecit: yaptı, restituit: yeniden yaptı, onardı veya yeniden inşa etti” biçimindedir.

[5] MÖ 6200 yıllarına tarihlenen Çatalhöyük ()Konya-Çumra) kent planını gösteren harita, dünyanın bilinen en eski haritasıdır. Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergilenmektedir.

[6] Roma İmparatorluğu’nun batısı ve kuzeyi, yol ağı için çok müsait değildi. Sık ormanlar ve bataklıkların yanı sıra yerel kavimlerle olan sürekli savaş hâli engel olmakta idi. Asia, Arabia eyaletleri ve Mısır her zaman, batıdaki eyaletlere göre daha revaçta idi.

[7] Ramsay,1960, s. 301-302

[8] Haber Global, 01.11.024

7 Mayıs 2025 Çarşamba

Karadeniz Arkeolojisi – Antik Roma Yolları

 


Karadeniz Arkeolojisi – Antik Roma Yolları

 

Antik Roma’nın ihtişamla anılan birçok özelliği vardı. Gladyatörler, parlak zaferler ve çılgın imparatorlar bunlardan sadece bir kaçı. Ancak Roma’nın tarihe armağan ettiği en kalıcı yapı, daha önce bahsettiğimiz gibi 322.000 km uzunluğundaki yollardı.

Birbirine bir ağ sistemiyle bağlanan bu yolların teknolojisi Etrüsklerden miras kalmıştır. Bu yollarla ilgili standartlar, MÖ. 451-452’de 12 Levha Kanunları ile belirlenmiştir. 12 Levha Kanunları tarihe mal olmuş en eski yazılı ilkelerdi. 12 bronz levha üzerine yazılan bu kanunlarda yargılama, özel mülkiyet, suç, ceza ve yurttaşlık hakları ile ilgili prosedürlerin yanı sıra, düz ve kavisli yollar için ayrı ayrı belirlenen ölçüler yer almaktaydı.[1]


Roma yol yapımında işçi istihdam edilirken daha çok kölelerden ve zorunlu çalışmaya mahkûm edilmiş suçlulardan yararlanılırdı. Ordu mensupları, askeri mühendisler ve lejyonlar da yol inşasının bir parçası olarak görev almaktaydı. Fethedilen bölgelerde ise ağırlıklı olarak esir edilen yerel unsurlar kullanılırdı.

Yollar için kullanılan malzemeler taş ocaklarından taşınıyor yahut yakın bölgelerden ithal ediyorlardı.

 

Yolların Adlandırılması

 

Antik Roma yolları Latince "viae" olarak isimlendirilirdi. Kökeni Latince vehere yani taşıma, getirme ve götürme anlamına gelen sözcüğe dayanıyordu. Belirli Antik Roma yolları özel bir isim taşımaktaydı. Özel yol ismi, çok kere yolu yapmak için emri veren devlet görevlisi censor’ün adını taşıyordu. Censor, Roma Cumhuriyeti zamanında en yüksek devlet rütbesi olan konsül’ün bir altıydı. Yollara adını veren censorlar, sonradan konsül rütbesini taşısalar da yol ismi censor rütbesinde iken verdikleri emire dayanmaktadır.

Roma yolunda büyük bir değişim yapıldığında; yol sathınım tümünü değiştirilmesi veya yol güzergâhının değişmesi durumunda isim tümüyle değiştirilebilirdi.

Roma yolları, küçük yerel yollardan şehirleri, büyük kasabaları ve askeri üsleri birbirine bağlamak için inşa edilen geniş, uzun mesafeli yollara kadar çeşitli türlerdeydi. Bu ana yollar genellikle taş döşeli ve metal kaplıydı; drenaj için bombeliydi ve patikalar, at yolları ve drenaj hendekleriyle çevriliydi.

Ticaret için bariz avantajları olmasına rağmen, yollar birincil ticaret kaynağı olmadı. Karayollarında gerçekleşen ticaret ve ulaşımın çoğu kısa rotalarla sınırlıydı, çünkü deniz trafiği çok daha cazip bir alternatifti. Karayolları, malların kaynaktan doğrudan yakındaki bir limana taşınmasını kolaylaştırıyordu veya lejyoner malzemeleri deniz yoluyla nihai mesafelerine kara yoluyla taşınabiliyordu. En yoğun kullanılan yollar, iç kesimlerdeki kasabaları eyaletlerdeki yakın limanlara ve Ostia gibi limanlardan İtalya'daki Roma'ya bağlayan yollardı.

Romada takriben 37 yol inşa edilmişti. Bu yolların inşa tarihlerine göre en önemlileri:  Via Sacra, Via Campania, Via Salaria, Via Latina, Via Appia, Via Flaminia, Via Aemilia, Via Egnatia ve Via Sebaste idi.

Appian Yolu: Via Appia, en ünlü Antik Roma yoludur. Censor Appius Claudius Caecus tarafından Roma ile Campania ve Capuayı birbirine bağlayan askerî bir yol olarak inşa edildi. Via Appia en eski ve başlıca Roma rotalarından biridir. MÖ. 312 yılında açılmıştır. Romadan Bovilleye (yak. 18 km) uzanan bu yol, dünyada en iyi muhafaza edilmiş yollardan biridir. Via Appia, ünü ilk muhteşem ölçü ve bilimsel temeller üzerine konulmasından gelmektedir. Bu yol üstesinden gelinmesi gerekilen çok sert doğal engellere sahipti ama uygulanan yöntem sayesinde köprüler ve geçitler inşa edilerek bu zorlukların üstesinden gelindi ve tamamlandığında yolların kralı unvanını almaya hak kazandı.[2]

Via Sacra (Kutsal Yol): Antik Romanın ana caddesi olan bu yolun Roma tarihi için ayrı bir önemi vardır. Romadaki 7 tepeden biri olan Palatinus tepesi üzerine Romulus‘un ilk şehri kurduğu noktada başlar, Capitolium tepesine ulaşır.[3]

Via Campana: Tiber Nehrinin kara bağlantısı olan bu yol, nehrin kıyısındaki vadi boyunca ilerleyerek Roma önlerine gelir.

Via Salaria: Kim tarafından ve kaç tarihinde inşa edildiği bilinmeyen bu yol, başlangıçta Romada Via Campana’nın bittiği yerden başlar ve tuz bu yol vasıtası ile Sabinler bölgesine ve Orta İtalya’ya sevk edilirdi. 60

Via Latina: En eski Roma yollarından biridir. Romayı Beneventum’a bağlar.

Via Flaminia: Gaius Flaminius tarafından MÖ. 220 inşa edildi. Romadan Apennine Dağları üzerinden Ariminuma ulaşır ve Romayı Adriyatik Denizine bağlar.

Via Aemilia: En önemli Roma anayollarından biridir Kuzey İtalya Ovası’nda, Ariminium’dan yani Via Flaminia’nın bittiği yerden başlar ve kuzeydoğuya doğru (283 km) Placentiaya uzanır; Ravenna hariç, bölgenin en önemli şehirlerini Romaya bağlar.[4]

 

Anadolu’da Antik Roma Yolları

 

Sebaste Yolu: Roma’nın Anadolu’da inşa ettiği en önemli yoldur. MÖ. 6’da Augustus tarafından inşa edilen Via Sebaste, Ramsay’in araştırması esnasında ortaya çıkarılan mil taşı sayesinde varlığı ve güzergâhı tespit edildi.[5]

Via Sebaste, Lykaonia ve Galatia Bölgeleri’ni Akdeniz’e bağlayan en kısa yollardan biridir. Seydişehir’den geçerek Toroslar üzerinden Alanya’ya ve Antalya’ya ulaşır. Suğla (Trogitis) Gölü’nün kuzeyinden geçerek Isauria’ya ve Akdeniz’e ulaşır.


Via Sebaste, MÖ 6 yılında Romalı vali Cornutus Arruntius Aquila tarafından inşa edilen askeri bir yoldur. Pisidia’daki Antiocheia’dan başlayarak Taurus Dağları’nı aşarak Perge’ye ulaşır ve Roma kontrolü için stratejik öneme sahiptir. Yol, 6-8 metre genişliğinde olup tekerlekli araçların geçişine uygundu. Aziz Pavlus’un birinci misyonerlik yolculuğunda burayı kullanmış olabileceği düşünülmektedir. Roma döneminde iki kez büyük onarım görmüş, Bizans ve Osmanlı dönemlerinde daraltılarak basamaklı hale getirilmiştir ve 19. yüzyıla kadar kullanılmıştır.[6]

Anadoluda yolların inşa edilme gayesi, merkezi yapıyı güçlendirmek ve eyaletleri Romaya bağlamaktı. MÖ. 129da Prokonsül Manius Aquilius, Asia eyaletinin yollarını tanzim ederek Roma için bu bölgede meydana gelecek tehlikelerin önüne geçmeye çalışmıştır.[7]

 

Anadolu’da Roma Egemenliği

 

Augustus Actium Savaşından sonra en önemli mücadeleyi Anadoluda Homonadlar’a karşı vermiştir. Augustus’un görevlendirmesiyle Public Sulpicius Quirinus bölgeyi Roma hâkimiyetine tâbi kılacak ilk atılımı yapmış ve bu savaşla bölgeyi tamamıyla Roma hâkimiyetine almıştır.[8]


Romanın hâkimiyetinin kalıcı olması için ihtiyaç duyulan insan gücünü yine bölge haklından temin etmiştir. Bölgedeki insanlara Roma kültürü zorla benimsetilmişti.[9]


Anadolu’da Roma kolonilerinin temeli, Galler Lejyonu tarafından Antiocheia’da (günümüz Antakya’sı) atıldı. Kazanılan zaferi sağlama almak ve kolonilerin bağlantısını sağlamak amacıyla da bir yol ağı oluşturuldu. Doğu sınır hattındaki garnizonlar, güneyden kuzeye doğru; Zeugma, Samosata, Melitene ve Satala biçiminde sıralanmaktaydı. Haliyle yol ağı Doğu Karadeniz’e doğru ilerleyerek sahile ulaşıyor ve kıyı kesimini boydan boya kapsıyordu. 

Anadolu’da yolların büyük bir bölümü Augustus zamanında (MÖ 27-MS 14) inşa edilmiştir. Trajan (MS. 98- 117) ise, Roma İmparatorluğunun sahip olduğu en önemli yolların mimarıdır, Anadoluda mevcut Roma yollarını geliştiren de Trajan’dır.

 

Devam edecek: Roma Mil Taşları, Köprüler ve Limanlar

 

07.05.2025, Ünye Kent

 

Kaynaklar:

 

Tekin, Oğuz. 2008, Eski Yunan ve Roma Tarihine Giriş, İletişim Yay.

Ramsay, William. 1960 ‘‘ The Via Appia’’ Dictionary of Greek and Roman Antiquites, London,

Mitchell, Stephen (2012). "Via Sebaste” The Oxford Classical Dictionary

Hamilton, Gray. 1844, The History of Etruria, 2.Cilt, 3. Baskı, Piccadilly, London,

Livius. Titus. MÖ. 1. Yy. Ab Urbe Condita, "Kentin Kuruluşundan İtibaren"

Robinson, David M. 1924. “A Preliminary Report on the Excavations at Pisidian Antioch and Sizma’’, American Journal of Archaeology. Vol. 28, No: 4 oct- dec 1924


Dipnot:

[1] Tekin, 2008; s. 199

[2] Ramsay, 1960, s. 1194

[3] Hamilton, 1844; s. 25

[4] Livy, 39. S. 2.3.4

[5] Ramsay, 1960, s. 48

[6] Mitchell, 2012

[7] Ramsay, 1960, s. 48

[8] Tacitus, Annales, Book III. 48

[9] Robinson, 1924; p. 435- 444

30 Nisan 2025 Çarşamba

Karadeniz Arkeolojisi - Roma Yol Teknolojisi

 


Karadeniz Arkeolojisi - Roma Yol Teknolojisi

 

Roma uygarlığı yaklaşık 2.200 yıl boyunca hüküm sürmüş, fethettiği topraklarda siyasetten hukuka, mimarlıktan teknolojiye Antik Çağ’a damgasını vurmuştur.




Antik Roma, MÖ 9. yüzyılda İtalya Yarımadası'nda kurulan Roma şehir devletinden doğdu.[1] Roma şehri Tiber nehrinin sığ bir bölümündeki yerleşimlerin gelişmesiyle ortaya çıktı. Etrüsklerin MÖ 7. yüzyıl sonlarında aristokrat ve monarşik bir elit kesim oluşturarak bölgede siyasi kontrol sağladılar. Etrüskler MÖ 6. yüzyıl sonlarında bölgedeki güçlerini yitirdi. Roma Krallığı olarak adlandırılan bu dönem, Latin ve Sabinlerin etkisiyle Roma Cumhuriyeti’ne (MÖ. 509-MÖ 27) dönüştü.[2]


Cumhuriyet Dönemi
’nde Karadeniz’e kadar uzanan Romalılar, Batı ve Orta Karadeniz’i ele geçirdiler.

Roma Cumhuriyeti'nin Toprakları MÖ 44

Roma İmparatorluğu Yol Yapımı Kronolojisi

İmparatorluk Dönemi’nde ise Doğu Karadeniz’i ele geçirerek Kafkaslar’a kadar genişlediler.

Egemen oldukları topraklarda Roma, vazgeçilmez bir uygulama olarak yollar inşa ettiler. Düzenli ve disiplinli bir ordu aracığıyla hâkimiyetini perçinledi.

Bu tarihsel süreç nasıl gerçekleşti?

 

Bin Yıllık Yalnızlık

 

Coğrafya her daim devletlerin siyasetlerini gerçekleştirmede esas etken olmuştur. İtalya yarımadasında olduğu gibi Antik Çağ’da bölgeyi tamamıyla yönetebilmek, hem verimli arazilere hem de tuz madenlerine hâkim olmaktan geçiyordu. Bu amacı gerçekleştirmek isteyen (bilinen) ilk devlet Etrüskler olmuştur. Sonraki süreçte de görüleceği üzere, Romanın nihaî olarak geliştiği yer, Etruria’dan Campaniaya ulaşmak için Tiber’i geçmek isteyenler ve daha da önemlisi, Tiber’in denize döküldüğü bölgede bulunan tuz yataklarına hâkim olmak ve ticareti kontrol etmek isteyenler için her zaman cazip bir bölge olmuştur. Tuzun ticareti için Tiber Nehri esas yükü çekiyordu. Çünkü Tiber, Roma’ya kadar nehir taşımacılığına müsaitti. Tuz Etrüskler için kârlı bir ticaretti ve en kolay ve ucuz temin yolu buydu. Bu nehir ayrıca Romaya ithal edilen Yunan mallarının da Roma’ya giriş noktasıydı.[3]

Roma’ya hâkim olan Etrüskler, askeri ve ticari başarılarını tüm İtalya’yı ele geçirerek gösterdiler. Ardından Hannibal’in ordularını yenerek Kuzey Afrika’ya hâkim oldular. Bu tarihten sonra Roma Orduları Adriyatik’e ve Avrupa’nın Batı’sına doğru ilerledi. Yunanistan üzerinden Anadolu’da girdiler. VI. Mithradates’le giriştiği savaşlardan galip çıkarak, Büyük İskender’in mirasına sahip çıktılar. Roma rakipsizdi, ilerleyişi bin yıldan fazla sürdü.

Roma’nın ilerleyişi iç karışıklıklara rağmen durmadı. İçte iktidar çekişmeleri, dışta Spartaküs isyanları gibi köle ayaklanmaları Roma’nın yükselişine engel olamadı. Çünkü Roma’nın üretim ilişkileri çağdaşı diğer ülkelerden daha ilerideydi ve teknolojisi güçlüydü. Ordusu donanımlıydı, disiplinliydi. Ele geçirdiği yerlerde imara yöneldiler; köprüler, yollar inşa ettiler. Askeri yönetim ağını imparatorluğun her noktasına ulaştırdılar.

Roma’nın siyasi ve askeri başarısının temelinde, büyük ölçüde yol inşası bulunmaktaydı. 

 

Antil Yol Yapımı-İmparator Hadrian Dönemi  (117-138) 

Antik Roma Yolu İnşası-Kaynak. D.H. Williamson

Antik Roma Yolları İmparatorluğun Altyapısını Oluşturuyordu.

Roma Yol Sistemi

 

Romanın büyümesi merkezî gücün fethedilen yerlere mümkün olduğunca hızlı ve etkili bir şekilde intikaline bağlıydı. Bundan dolayı yollarla ilgili kurumlaşmaya çok erken başlandı ve özel kanunlar çıkarıldı.

Roma’da yollarla ilgili en önemli makam Aedillik (L. Aedilis) idi.

Etrüskler tarafından Roma’ya miras kalan aedilis’in kökeni Latince Aedes veya Aedis’e ( tapınak ) dayanır. Görevi kamu binalarının, tapınakların bakımı, arşivlerin denetimi, yolların, çarşı ve pazarların düzeni; festivallerin düzenlenmesi olan bu makam mensupları iki yılda bir seçiliyordu.[4]

Romanın gelişimine paralel olarak değişim gösterse de Romada yolların bakımını uzun bir süre bu Aedil ünvanlı memur yerine getirmiştir. Diğer taraftan Romanın sınırları fetih yoluyla genişlerken merkezî gücü fethedilen yerlere ulaştıran yollar ekseriyetle Consuller tarafından inşa edilmiştir. Consuller savaş sonrasında ilk olarak yeni işgal edilen bölgenin güvenliğini sağlamak için koloniler kurar ve hem bölgeyi hem de kolonileri Roma’ya bağlamak için yollar inşa ederdi.

 

Roma Yolları Nasıl İnşa Edildi?

 

Standart Roma yolları, toprak veya taştan oluşan sağlam bir temel üzerinde “metal bir yüzeyden” oluşuyordu. Latince metallum kelimesinden türetilen çakıl veya çakıl taşları, hem "maden" hem de "taş ocağı" anlamına geldiği için, Roma yolları için bu terim kullanılmaktadır.

Antik Roma yollarının inşası için basit ancak teknolojik olarak gelişmiş bir plan uygulanmıştır. Mümkün olan yerlerde, yollar mümkün olan en düz çizgide inşa edilmiştir. Bu nedenle engebeli arazilerden kaçınılmış, düz vadiler ve dağ etekleri, doğal geçitler tercih edilmiştir.

Roma yollarının başarısı çok katmanlı bir teknoloji uygulanmasındadır.  

Roma yollarının kalıcılığı, günümüzde bile kullanılır olmasının nedeni çok katmanlı bir mimari yapıya sahip olmasındandır. Zeminden başlayarak sağlam ama oldukça basit bir uygulamadır.

İlk olarak, toprak zemin kazılarak güçlü bir alt yapı için hazırlanır.

Bunun için planlanan yolun her iki tarafına iki paralel hendek inşa edilir.

Ortaya çıkan toprak, taş vb. iki hendek arasındaki boşluğa dökülerek alt yapıda kullanılır.

Agger adı verilen toprağa dayalı inşa sistemi; 6 ft. (1,8 m) yüksekliğe ve 50 ft. (15 m) genişliğe sahiptir. Arazinin durumuna göre bu ölçülerden daha küçük ve hafif yol inşaatları da olabilir.

Yol kazıcıları agger'ın uzunluğu boyunca 8 ila 10 fit genişliğinde sığ bir çukur açar ve tüm yapıyı yerinde tutmak için kenarları bordür taşlarıyla kaplardı. Bu çukurun tabanı daha sonra bir dizi taş dolgu ile kaplanırdı. Bundan sonra, 6 ila 8 inçlik taşlar temel katmanını oluşturur ve üstüne yumruk büyüklüğünde taşlar yerleştirilirdi. İlk yollarda kalan boşluk daha sonra taşlar arasında doldurmak ve onları yaklaşık 1 ft. örtmek için iri kumla doldurulurdu.[5]

Roma yol inşası çeşitli iş türlerini içeren farklı aşamalardan geçmektedir. İlk aşamada arazi temizlenir. Bir Roma ölçme aracı olan “groma”yı kullanan mühendisler, yolun konumunu belirler ve işaretler; mümkün olan her yerde düz bir hat üzerinde kalmasını sağlar.

İşçiler sağlam bir zemine ulaşıncaya kadar kazıp ve daha sonra oluşan çukur, sağlam bir temel oluşturacak orta büyüklükteki kayalarla dolduruluyordu. Araçlar, yayalar ve hayvanlar için daha düz bir yüzey oluşturmak için üstüne bir kum veya çakıl tabakası seriliyordu. Yollar ya kentsel bir alandan ya da dengesiz bir araziden geçerken kaldırım taşları ile kaplanıyordu.

Yol inşası, ilerleyen yıllarda tüm karışımı bir araya getirmek için Roma volkanik betonu kullanılarak yapıldı. Böylece tüm yapı daha sağlam hale getirilmiş oldu. Daha sonra yol yüzeyi, yerel olarak bulunabilen ve taşınabilen büyük, sıkı oturan, düz taşlar kullanılarak döşenmeye başlandı. Oldukça büyük yüzey taşlarının kullanıldığı bu aşamada, olabildiğince pürüzsüz ve kusursuz hale getirmek için yüzey taşları kesilerek yerleştirilirdi.

Yollar piyadeler için inşa edildiğinden, atların toynakları her zaman sorun olmaktaydı. Atlar taş döşeli yolda değil, yolun yan tarafında yürümesi daha kolaydı. Romalılar at nalları kullansalar da, bunlar çivilenmemiş, toynaklara bağlanmış olduğundan dengesiz hale gelirlerdi.

Ayrıca, inşaat sırasında, pusu girişimlerine karşı korunmak için yolun her iki tarafındaki ormanlar ve engeller önemli bir mesafeye kadar temizlenebilirdi.

Roma, sadece kara yollarını düzenlememiş aynı zamanda Akdeniz’de ticarete sekte vuran korsancılığı da en aza indirmiştir. Akdeniz’deki korsan faaliyetlerine M.Ö 1. Yüzyılda tamamen son vermiş ve ticaret ve seyahat için güvenilir olmuştur. M.S. 1. yy. ile birlikte Akdeniz Roma’lılar için Mare Nostrum (Bizim Deniz) olmuştu. Gnaeus Pompeiusun üç ay gibi kısa sürede Akdenizi Korsanlardan temizlemesi Roma’nın Akdeniz’e hükmetmesinin en önemli etkeniydi.[6]

 

 

Kaynaklar:

 

Beard, Mary. 2018, SPQR – Antik Roma Tarihi, Pegasus Yay.

Adkins, Lesley. 1998, Handbook to Life in Ancient Rome. Oxford University Press

Torell, M. 2006, Archaic Rome Between Latium and Etruria”, c. VII/II, Cambridge

Smith, William. 1866, “Aedes and Aedis” A Latin- English Dictionary, London

Hucker, Richard Adrian. 2009. How did the Romans Achieve Straight Roads?  – History Seminar – Session 1, Eilat, Israel

Arslan, Murat - Önen, Nihal Tüner, 2011,  “Akdeniz’in Korsan Yuvaları”, Adalya, XIV

 

30.04.2025, Ünye Kent


DİPNOT

[1] Beard, 2018, s. 33. Bkz. İkinci bölüm: Başlangıçta, Roma’nın kuruluşunun temel alındığı bu bölümde, Dişi Kurt Lupa, Remus ve Romulus’lu mitos’un yer aldığı Aenas destanından Demirçağı Latium yerleşimlerine, Etrüsk-Latin Sabinlerin ilişkilerine ve Cicero’daki Romulus algısına yer vermektedir. Aenas, Troya Savaşı sonrası Anadolu’yu terk ederek İtalya’ya giden bir kraldır. Roma’yı kuran, Remus ve Romulus’un dişi bir kurt tarafından emzirilmesi, eski Türk destanlarıyla örtüşmektedir. 

[2] Adkins 1998, s. 3.

[3] Torell, 2006, c. VII/II, s. 30-51

[4] Smith, 1866 s. 30

[5] Hucker, 2009: s. 2

[6] Arslan, M.- Önen, NT, 2011, s. 193